Geçtiğimiz mart Kayseri'ye kar yağdı. Havaların ısınmasını beklerken, günlerce süren ve herkesin yazın pek yakında geleceğine olan ümidini kıran bir kar... Son yıllarda yaz biraz geç gelmeye başladı. Mesela geçen yaz da havalar geç ısındı. Öyle ki ben havalar ısınacak diye beklerken dönemin nasıl çabucak geçip gittiğini anlamadım.
Martta yağan bu kar, bana eskiden çok duyduğum bir atasözünü hatırlattı. Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır... Küçükken bu sözü ne zaman duysam aklıma kazma, küreğinin sapını kırıp, odanın ortasında üst üste atıp yakmış ve açık kapıya yaslanarak dışarıda yağan karı izleyen yaşlıca bir amca gelirdi. Belki pek çoğunuzun aklına da benzer şeyler gelmiştir. Bazı atasözlerinin anlamını doğru bir şekilde anlamak gerçekten zor, hele küçükseniz. Mesela, deveyi yardan uçuran bir tutam ottur. Yar malumunuz uçurum demek. Şimdi bu aç deve otlarken, uçurumun hemen kıyısındaki bir ot gözüne çok cazip gelir ve onu da yemeye karar verir. Aslında o otu yemese de yöresinde ona yetecek kadar ot var ama niyeyse bu bir tutam ot daha lezzetli görünür. İşte bizim devemiz bu otu yemeye çalışırken uçurumdan aşağı yuvarlanıverir. Bunun gerçek hayatta neyi temsil ettiğini insanlara sorsanız eminim türlü türlü keyifli cevaplar alırsınız.
Mart konusuna geri dönecek olursak, bu yaşlı amcamız neden kapıya yaslanıp dışarıya bakar bakar durur? Çünkü birini bekler...
Mart'ı...
Şubat beklenenden uzun sürmüştür. Kış için hazırlanıp biriktirilen odunlar bitmiş, ambarda darı kalmamıştır. İşte bu amcamız bir an önce gelmesini istediği sevgili martı ayakta bekler, acaba nerede kaldı, geliyor mu diye yolunu gözler. Beklesin ya, mart gelince yaz da gelmiyor bu sene gördüğümüz gibi... Sanırım eskilerde mart yaz demek olsa gerek.