okuduklarımızla ilgili kendimize sorular sormak ne güzel
Turkish

okuduklarımızla ilgili kendimize sorular sormak ne güzel

by

reading

Geçen gün Tolstoy'un büyük eseri Anna Karenina'nın son bölümüne geçmiştim ve birkaç karakterin Moskova'dan trenle gittikleri sayfaları okurken şöyle bir soru geldi aklıma:

Katavasov, gerçekten niye yalan söyleyip Sergey İvanoviç’e gönüllülerle ilgili izlenimlerini hepsi de mükemmel çocuklarmış gibi anlattı?

Düşündüm taşındım. Sonunda şunu yazdım:

Bence gönüllülerle tanışmadan önce onları çok merak ediyordu Katavasov, onlardan etkilenmiştir herhalde. Oysa bu çocuklarla konuştuktan sonra, kendi vagonuna dönünce gönüllülere olan eski inancını kaybetmişti. Ne yazık ki yol arkadaşına da bunu söylemeye, hayal kırıklığına uğradığını itiraf etmeye cesareti olmuyordu.

Niye?

Çünkü hepimiz için bir inancı kaybetmek, kendimizin bir parçasını kaybetmek demektir. Bununla birlikte ‘yanılmışım’ diye itiraf etmek bize aşırı zor geliyor. Böyle itiraflar utanç duygusu yaratır içimizde ve başkalarından da alay edilmemize yol açar; sonucu da acı çekmemizdir.

Sözlerine rağmen tren kentteki büyük istasyona varırken Katavasov için gönüllülerle ilgili artık her şey değişmiş; onun bu askerlere zayıflamış hayranlığı şimdi bu çocukları karşılayan, onlara çiçeklere veren, peşlerinden büfeye giden kalabalığın Moskova’dakine göre azlığında yansıtıyor.

Tabii ki Katavasov’un yalan söylemesinin basit bir sebebi de olabilirdi. O da içinde Sergey İvanoviç’le açıkça konuşmak olanaksız bir ortamda olmasıydı. Bu ortamda diğer yolcular kolayca kulak misafiri olabildikleri için gönüllülerle ilgili olumlu şeyler anlatmayı tercih edebilirdi, genel kanıya ters düşen bir düşünce ileri sürmekten ziyade.

1